Kuş sesleri var. Güneş ışığı, bir
çocuğun neşesi, huzur, tatlı bir dünya... Bazen bazı şeyler anımsatıyor, kalbim
iki saniyeliğine ısınıyor, iki saniyelik bir tebessüm içimde, yüzümde… Hiç fark
etmemişim, küçükken hayat zaten böyledir sanmışım. Sanmış olduğumu da fark
etmemişim.
Yaşayanlar kıymetini bilsin: o
tatlılık bir nimet. Alışkanlıktan öyle zannedebilirsiniz hep hayatı, fark
etmeyebilirsiniz. Kaybetmeden görmek zor, ama haberiniz olsun böyle bir şey
var, ben yaşıyorum, bir sürü insan birçok şey yaşadı, bir sürü insan benim de
aklıma gelemeyeni yaşadı, yaşıyor.
Hayattan nefret ettiğimi
hissediyorum kimi zaman, var olduğumu hissetmekten rahatsız olacak kadar yok
olmak istiyorum bazıları, mantıksız olduğunu biliyor, böyle hissediyorum, çoğu
an içimde sıkıntı, yüzüm asık, kimi dönem gün aşırı, kimi dönem her gün, günde
birkaç kere gözümde yaş, göğsümde çığlık… Günlere serpiştirilmiş duygular
karışık: endişe, korku, hüzün, mahcubiyet, umut, umutsuzluk, huzursuzluk,
mutsuzluk…
Benim yaşadığım şeyin 20 katını
yaşayan biri de var bir yerlerde. Hep beterin beteri var, kendimde de beterin beterini
gördüm zaman içerisinde. “Dert” yaşanan olay değil zaten, karaktere göre,
zamana göre değişiyor, kim ne hissediyorsa dert odur. Olay değil, kişide
yansıdığı hali derttir. Ve dışarıdan bakınca çeyreği bile anlaşılmaz, yine de iyi
biliniyormuş gibi konuşulur, yorum yapılır. Bilemezsin, varsa vardır, o böyle
hissediyorum diyorsa öyledir.
Normal hayat diye bir şey var,
bu bir sıradanlık değil, bir nimet. Henüz fark etmediyseniz haberiniz olsun,
kıymetini bilin.